kate-william-shout

Güzellik ve Zekâ: Siren Ertan Çarmıklı

Türkiye'nin önemli modacıları arasında olan güzellik ve zekâsıyla da öne çıkan bir modacı :Siren Ertan Çarmıklı

Türkiye'nin önemli modacıları arasında olan güzellik ve zekâsıyla da öne çıkan bir modacı :Siren Ertan Çarmıklı

Ünlü modacı ve sosyal yaşamın gözde ismi Siren Ertan Çarmıklı, eşine olan sevgisini “Gökhan’ı anne ve babamdan daha çok seviyorum” sözleriyle ifade ederek “Ailede ebeveynler mi yoksa eş mi daha önemlidir?” tartışması başlattı. Röportajda çok özel bir ailevi sırrını açıklayan Siren Ertan Çarmıklı, bu çok özel açıklamasının ardından evlat edinme konusuna “Yurtdışında yaşasaydım Angelina Jolie gibi evlat edinirdim” sözleriyle farklı bir boyut getirdi. Ünlü bir tasarımcı olarak Siren Ertan Çarmıklı’nın moda dünyasının ünlüleriyle ilgili yaptığı açıklamalar ise hayli iddialı. Moda dünyasının iki devi Bahar Korçan ve Atıl Kutoğlu’nu hedef alan sözleri moda dünyasını ayağa kaldıracak ve uzun süre tartışılacak. TEKRAR KANSER OLMA İHTİMALİNİ HİÇ UNUTMADAN YAŞAMIN HER ANININ TADINI DOYASIYA ÇIKARAN BİR KADIN: SİREN ERTAN ÇARMIKLI Siren Ertan Çarmıklı’yı iki kelimeyle ifade etmek gerekse herhalde en doğru tanım “Sakin Mücadele” olurdu. Ailesini ve rahat evini bırakıp İzmir’den İstanbul’a gelerek hayat mücadelesine giren, iş yaşamında “Siren Ertan İstanbul” markasıyla modacı olarak adını duyuran, Gökhan Çarmıklı ve çok başarılı olduğu işi ile yaşamının en mutlu günlerini yaşarken bir hastalığa yakalanan ibret verici bir yaşam öyküsü… O, yaşama sarılarak kanseri yenen ve yeniden kanser olma ihtimalini hiç umursamadan her anını güzel değerlendirmeye çalışan, sakin ve munis dış görünümüne karşın çetin bir mücadele kadını. Biz sorduk, Siren Ertan Çarmıklı yaşamının en çarpıcı ayrıntılarını anlattı. Hayatınızı anlatan bir kitap yazılsa giriş bölümüne neler yazmak isterdiniz? İnsanları çok sevdiğim için hayatımı ‘sevgi’nin yönlendirdiğinden, yaşamımın anlamının sevgi olduğundan, “Siren eşittir sevgi” başlığında bir önsöz yazardım herhalde. “GÖKHAN BU DÜNYADA EN ÇOK SEVDİĞİM İNSAN, HATTA ANNEM VE BABAMDAN DAHA ÇOK” Sizin için aşk, eşinizi anne ve babanızdan daha çok seveceğiniz kadar önemlidir diyebilir miyiz? Beni tanıyan biri olarak çok doğru bir gözlem. Bu dünyada en çok sevdiğim insan Gökhan’dır. Gökhan bir yanda, geri kalan dünya bir yandadır benim için. Birini böyle sevdiğim, sevebildiğim için annem, babam, kardeşlerim de bana asla kırılmazlar. Ben de böyle sevdiğim için kendimle gurur duyarım. Geçen yedi yıla bakınca birbirimize karşı çok derin, hiçbir şeyin bozamayacağı özel bir bağımız vardır. Çağımızın amansız hastalıklarından biri olan lenf kanseri tedavi süreciniz sizde nasıl izler bıraktı? Hayatında sigara, içki içmeyen, düzenli beslenen, gece hayatını sevmeyen, ailesinde hiç kanser olmayan biri olarak benim kanserim daha çok strese üzüntüye bağlanıyor. Sekiz ay süren kemoterapimin çektiğim yan etkilerinden ve tedavim sırasındaki tüm aksiliklerden sonra ‘’bu dünyada artık hiçbir şeyin beni üzmesine izin vermeyeceğim’’ demek isterdim ama diyemem. Çünkü ben buyum. Ben yine hayatı her şeyiyle sevmeye ve kabul etmeye devam edeceğim. Dünyanın dört bir yanındaki kanser hastalarına neler tavsiye edersiniz? Hayatta en çok kendinizi sevin. Çünkü kendinizi sevmezseniz kimseleri sevemez, mutlu olamazsınız. Kansere yakalananlar faydalı, zararlı şeyleri bilip normal hayatlarına devam etsinler. Konsantrasyonlarını tamamen kemoterapiye değil, işlerine, çevrelerine, yakınlarına vermeye devam etsinler. Çalışmaya devam etsinler çünkü çalışmak her şeyin ilacı. Bana kanser olduğumu söylediklerinde içimden ‘’bunu da hallederim’’ diye düşündüm sadece. Hem dünyada hiçbir şeyin beni yenmesine izin vermedim, bir hastalık mı beni yenecek! Benim kanser türümün tekrarlanabilme riski var ama olsun yine olsa yine hallederim. Dört yıl süren flört döneminden sonra Paris’te nişanlanıp, Rotterdam’da sürpriz bir şekilde evlendiniz? Gökhan Beyle evli olmak nasıl bir duygu? Tanıştığımız ilk günden beri farklı dönemler yaşamadık aslında hep evli gibiydik. Hep birbirimizi çok sevdik ve inanılmaz bağlı olduk. Şu anda en büyük sorunumuz kocam yurtdışında eğitim almış, yeni jenerasyondan biri olsa da sonuçta karısının ona uymasını bekleyen klasik bir Türk erkeği olması (gülüyor)! Ben de çok yoğun çalışsam da hep benim ona uymamı bekliyor. Annelerinin vermiş olduğu karşılıksız sevgi ve sonsuz bağışlayıcılık sonucunda bütün Türk erkekleri; dünya onların etrafında dönüyor gibi hissediyorlar bence. “SEVGİLİLER GÜNÜ SÜRPRİZİ EVLİLİK TÖRENİMİZ OLDU” Şayet evliliğin salt nikâh töreni değil de bir düğün töreni olsaydı; nasıl bir merasim isterdiniz? Bizim ikinci evliliğimizdi ve her ikimizde ilk evliliklerimizde o görkemi yaşadığımızdan böyle bir durumu hiç hayal etmedik. Gökhan’ın hazırladığı bir dizi sürprizle,’bu sevgililer gününde evli olalım’ demesiyle, bir ‘Sevgililer Günü’nde evlendik. Geçenlerde Ankara’da Gökhan’ın kuzeninin düğününde yine Gökhan’ın kuzenlerinden biri olan Beyhan Ablam, “Siren sizin de bir düğününüz olsun istiyoruz” dediğinde o kadar samimi o kadar sıcaktı ki o anda hepimizin bir arada olacağı bir fotoğraf gözümde canlandı. Sanırım bir evlilik yıl dönümümüzde, sadece artık kocaman olan ailemizle olacağımız bir gece hazırlayacağım. Peki bu törende nasıl bir gelinlik giymeyi düşlüyorsunuz? Çok gösterişli bir gelinlik olmaz sanırım. Zaten en önemlisi kendim yapmış olmam olacak! “YURTDIŞINDA OLSAM ANGELINA JOLIE GİBİ EVLATLIK EDİNİRDİM” Başta Bizim Lösemili Çocuklar Vakfı olmak üzere TESYEV, ÇEV, Yaratıcı Çocuklar Vakfı, Türk Kalp Vakfı gibi birçok vakıf ve dernekte birlikte çalışmalar yapıyoruz. Yardıma muhtaç çocuklara gizli gizli yardım ettiğinizi de biliyorum, çocuk sahibi olmak istiyor musunuz? Kendimi bildim bileli çocuğumun olmasını hep istemişimdir. Allah bir gün verirse çocuk sahibi olmayı tabii ki istiyoruz. Gökhan bundan 20 yıl önce Lösemi hastalığı yaşadığı için her çift gibi çocuk sahibi olabilmemiz mümkün değil. Yurtdışında yaşasaydım Angelina Jolie gibi evlatlık çocuklar edinirdim. Çünkü çocukları çok seviyorum ve çok çocuklu olmak isterdim. (Siren bu sözleri söylerken gözleri doluyor.) .Ama olsun dünyanın bütün çocukları benim! Medyada “sosyetik güzel” olarak anılmak, işinizle değil güzelliğinizle yer almak sizi rahatsız ediyor mu? Ben küçükken anneme “Kızın ne kadar güzel” dediklerinde “güzelliğine güvenme bir sivilce yeter, zenginliğine güvenme bir kıvılcım yeter” tanımlamasıyla hiçbir zaman bana “güzel” demedi. Babam ise “güzelliğiyle değil zekâsıyla anılmasını isterim” derdi. Güzelliği arkasına saklanmayan, ayakları üzerinde durması gereken, çalışkan, donanımlı, saygılı, kadir kıymet bilen bir insan olmak üzere yetiştirildim. Yıllardır haftada altı gün sabahtan akşama kadar çalışan biriyken “sosyetik güzel” olarak haber yapılmayı hak etmiyordum. Ama çok şükür artık basın işimin haklı başarısını sunuyor. Başınıza gelen sıkıntıları nazara bağlar mısınız? Nazara inanmıyorum, inanırsam çok sevdiğim hayattan ve insanlardan uzak kalmam gerekir diye inanmazlıktan geliyorum. Annem, kayınvalidem, Gökhan “Başına neler geldi; hala inanmıyorsun” diye söylenirler. Çocukluğumda teyzem, İstanbul’da da arkadaşlarım ben istemediğim halde nazar boncuklu bilezikler alırlar. Bu kolumdaki en sonuncusunu da Gülay (Kamaz) aldı, takıyor muyum diye sürekli kontrol ediyor (gülüyor). İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Tasarım bölümünde altı yıl eğitim almış, “Siren Ertan İstanbul” markasıyla kendini kanıtlamış bir tasarımcı olarak kendinizi moda dünyasında nasıl konumlandırıyorsunuz? Çocukluğundan beri kendi kıyafetlerini tasarlayan, her zaman modayla ilgilenen bir çocuk oldum. Eğitimimi de bu istekle yaptım ama okulu pek sevemedim. Birçok iş yaptıktan sonra da öz işime döndüm. Haute-couture tasarımlarımla yaklaşık beş yıldır atölyemde Türkiye’nin her yerinde yüzlerce kadını giydiriyorum. Kendim mütevazı biri olabilirim ama işimde asla mütevazı değilim. Gittiğim her yerde, her kadın ‘bir gün mutlaka Siren Ertan İstanbul’dan bir elbise sahibi olmak istediğini söylüyor. Giydirdiğim her hanım ertesi sabah arayıp teşekkür ediyorlar, damatlar ‘karımı ne kadar güzel yapmışsınız’ diye ellerimi tutuyor. Tırnaklarımla kazıyarak,çok mutlu olduğum ve maddi-manevi tatmin olduğum bir işe sahip oldum,daha ne isteyeyim ki! Yurtdışından talepler de var, uğraşsam orada da çok başarılı olabilirim. Ama işim uğruna evliliğimin olumsuz etkilemesini ve Gökhan’a ait saatlerden çalmak istemiyorum. Ben ikimizin bu yoğun iş hayatlarında bari seyahatlerimizde ve tatillerimizde beraber olmamız gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’nin en ünlü moda tasarımcılarının kıyafetlerinin yarıştığı ve geliriyle çocuklarımızın yarınlarına yatırım yapılacak bir gecede “Siren Ertan İstanbul” marka elbisenizle en yüksek fiyatla onurlandırıldınız. Bu başarıyı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bunu bir yarışma olarak görmedim ama benim elbisem çok güzel ve özel bir elbiseydi diyebilirim. Paris’te ünlü bir couture evinden çıkmış bir elbise olsaydı en az 100 Bin Avro olurdu. Yani verilen 30 bin dolar, özel bir el işçiliğiyle hayata geçirilmiş o tasarımıma değdi. Hem alan hem de çocuklar sevindiğinden ben de çok mutlu oldum. Sosyal yaşamın ünlülerinin çoğunun gardırobunda bir Siren Ertan İstanbul kıyafet mutlaka var. Bir çok organizasyonda ya da televizyon programında ilk başvurulanlardan biriyim. Türkiye’nin her yerinden birçok hanıma dokunup, onları şıklıklarıyla mutlu etmiş olmanın hazzını yaşıyorum. Tek kelimeyle diye rica etsem… Gökhan Çarmıklı: Bu dünyada karınızı, kızınızı ve paranızı gözü kapalı emanet edebileceğiniz bir adam… Arzu-Numan Ceyhan: Nikâh şahitlerimiz.. Hülya-Cem Kalyoncu: Çocukları Eda’m ve Mina’m… Aslı-Altuğ Başar: Hep yanımda olan dostlarım… Sevgi-Gündüz Gedikoğlu: Onlarla geçen yıllarımızdan ve çalışmalarımızın hepsinden gurur duyuyorum.. Ergin-Çetin Yıldırımakın: Çok büyük ve güzel kalpler… Moda dünyamızdan isimleri saysam neler söylersiniz? Yıldırım Mayruk: O artık dünyada üretilemeyen nadir bir kumaş,o gönlümün bi tanesi… Vural Gökçaylı: Muhteşem drapeleri… Canan Yaka: Harika bir atölye,bana hep gülümseyen yüzüyle içimi ısıtıyor.. Bahar Korçan: İyi bir tasarımcı olmanız bir kadını çok güzel ve en şık gösterebileceğiniz anlamına gelmiyor malesef… Özlem Süer: Bir elbisesini giymek isterim… Cengiz Abazoğlu: Canum benim birlikte bir elbise yapsak ne kadar çok eğlendik… Cemil İpekçi: Türk kumaş, motif ve aksesuarlarını kullanmasına bayılıyorum… Atıl Kutoğlu: Başarılar diliyorum… Dilek Hanif: Azmi çok hoşuma gidiyor… Muzaffer Çaha: Erkek modasının duayeni olan gerçek bir İstanbul beyefendisi… Klass Magazin